Böğrüdelik Köyü’nde bir tatar düğünündeydik

Bir hafta önceden sözleşmiştik Aydınlar Ocağı Başkanımız Sayın Dr. Mustafa Güçlü ile. Bu Tatar düğününe gitmeye sözleştiğimiz gibi Pazar sabahı erkenden geldim. TYB Konya evinin önünde hareket saat 8’de idi. Tek tek gelmeye başladı gönül dostları ve 10-12 kadar arkadaş Mustafa Sinan Ümit Bey ile Mustafa Güçlü’nün arabalarına bindik, ver elini Cihanbeyli Böğrüdelik Köyü.

Bu köye sanırım 25 sene önce bir defa gitmiştim. Suyu ve yeşilliği bol bu güzel yurt köşesini merak da ediyordum o günden bu güne. Saat 9.30 sularında İnsuyu’nun yeşilliklerini seyrederek geçerken bir başka gönül insanı İnsuyulu vekilimiz Sayın Kabakçı aklıma düştü. Hemen telefon açtım, cevap vermedi, belki meşguldür diye kapattım. 2 dakika geçmeden o aradı, selamlaştıktan sonra “Sayın hocam bizler İnsuyu’ndan geçiyoruz sizlerin de kulağını çınlattık. Onun için rahatsız ettik” dedim. “İyiyim İsmail hocam, benim bölgemde benden izinsiz ne yapıyorsunuz” diyerek bir espri yapınca “Sayın Mustafa Güçlü var” dedim. “Eyvallah o zaman sözüm yok ben de şu anda Cihanbeyli’deyim, Yeniceoba’da bir işimiz var ondan sonra telefonlaşalım” dedi. Ben “Sayın vekilim bizim işimiz belli olmaz, biz burada bir düğüne davetliyiz” dedim, selamlaştık telefonu kapattık. Saat 10’da Böğrüdelik Köyü’nde idik, köye girerken yol kenarındaki Avrupai bir yapıya sahip olan bir evde düğün için asılmış Türk bayrağını ve kalabalığı görünce durduk. Bu köyün güzel insanları Tatarlar hemen samimi bir karşılama ile bizlere “hoş geldiniz” dediler. Zaten Sayın Güçlü’yü tanıyorlarmış. Düğün sahibi Belçika’da çalışıyormuş, biraz hoş beş edip, çay içip istirahattan sonra havluda kadınların pişirmekte oldukları yemekleri merak ettik. Çünkü bunlar tam 100 yıl önce Rusya’nın Sibirya bölgesinden getirilip burada iskân edilmişler… Köyün ilk ismi Reşadiye imiş, Sultan Abdülhamit tarafından getirtilen ve Sultan Reşat döneminde iskân edilen köye Reşadiye ismi verilmiş. Sonradan dağın böğründen bol miktarda çıkan sudan esinlenerek cumhuriyet döneminde Böğrüdelik ismi verilmiş. Konya’ya 135 km, Cihanbeyli’ye 35 km uzaklıkta olan bu köyün tabi yemekleri ve adetleri de değişiklik arz ediyordu. Yemek sofralarının üzerindeki çadır gölgeliklerde bir yazı dikkatimizi çekti. Böğrüdelik Köyü Kadınlar Vakfı yazıyordu. Sorduk, evet bu vakıf Konya’daki Böğrüdelik Köyü Kalkındırma ve Yaşatma Derneği’nin köydeki kolu. Burayı kadınlar idare ediyorlar; bu tür köy yemekleri, düğün yemekleri ve yağmur duası gibi organizasyonları bunlar ayarlarlarmış. Doğrusu gıpta ettik.

Yemeklere doğru meraklılar yaklaştık, ter içersinde bir kazanı devamlı karıştırmakta olan bir hanım kardeşimize “bu ne yemeği” diye sorduk. “Bu bize has bir arpa çorbası ismi üre” dedi.” Gece saat 4’ten beri kaynatıyorum karıştırıyorum daha olmadı. 6-8 saate zor yenecek hale gelir” dedi. Bildiğimiz arpanın kabuğu alınarak başka katkı maddeleri ile karıştırılıp keşkeki andıran bir yemek. Daha ilginç şeyler anlattılar. Biz esasen Naci amca diye bir beyin davetlisi imişiz, bu zatın torunu gelin oluyormuş. Bu düğün ve köyde gezilerimizde bize her yönden yardımcı olan, kılavuzluk eden Adnan Cengiz Bey’e şimdiden bir teşekkür edeyim. Değişik adetleri yazalım da dinleyin… Gelin arabası kız evi tarafından süslenip hazırlanırmış, gelin almaya oğlan tarafı gitmez sadece oğlan sağdıçları ile gider, orada bir Kur’an okunur dua yapılırmış, oğlan evinden giden misafirler ile beraber gelin oğlan evine gelirmiş. Bizler de saat 11’e doğru kız evine gittik, gelin evden çıktı oğlan da sağdıçları ile çıktı. Bir hoca yüksek sesle ezan okudu ve ardından güzel bir dua yaptı. Mutluluk ve iyi geçim dileklerinden sonra şöyle bitirdi duayı hoca: Ya Rab! Bu gençlerden meydana gelecek nesilleri toplumumuz adına ve ülkemiz için hayırlı birer evlatlar eyle…

Gelin saat 1’de oğlan evine geldi, bir ilginç durum daha yaşandı. Evin yüksek yerlerinden 4 kişi halkın üzerine ceviz atıyor, bir kişi de şeker atıyordu. Herkes atılan cevizleri kapmaya çalışıyordu, buna bizler de dahil olduk. Meğer bu görenek gelinin arabadan inişini halk seyretmesin diye yapılırmış…

Gelin evine indi, nefis yemekler sofralara serildi; adet gelin geldikten sonra yemek yenirmiş.

Yemeklerin başında yukarda anlatmaya çalıştığımız arpa çorbası, onun ardından gelen yaprak sarma, kuru fasulye, pilav, kayısı marmeladı. (Bu da yediğimiz beliçin hazmını kolaylaştırırmış) Bilinen şeylerdi. En nefis yemek ise tepsiler içersinde hamur içersine yerleştirilmiş kuşbaşı etlerin biraz pirinç karışımı ile fırında pişirilmesi kesilmiş ve özel haliyle tepsilerde sunulması. Adı belits ama kısaca beliç diyorlar. O ev fırınlarında yapılmış Tatar ekmeğinin lezzeti bir ayrıydı. Menfaatsiz selamın bile zor verildiği insanların yaşadığı dünyamızda, köylüler arası imecelik ve dayanışma sofra hizmetinde de kendini gösteriyordu. Yemekten sonra yine Adnan Bey’le birlikte Naci ağabeyin evine yani kız evine geldik, namaz yakındı. Adnan Bey’in evinin bahçesinde biraz dinlendik, Naci abi geldi, “geç kaldım kusura bakmayın baştangıya gelenler vardı” dedi. “O ne Abi” dedim, yani bir çeşit kız evini teselli etmeye gelen komşulamış. Öğle namazından sonra köyün en yaşlı insanı olan Abdülhakim Oğuz amcayı ziyarete gidiyoruz;1914 doğumlu.

Bütün arkadaşlar çevresine toplandık, hep soruyoruz. O da dinç ve bilgili, hep cevaplıyor. Kültürel hazırlıkları da mevcut hep eski kitapları ve geçmişi bu güne getirmiş. 6 çocuğu, 25 torunu varmış, 43 tane de torunun çocukları varmış. Onlara unuk diyorlarmış. Abdülhakim amcaya burada bir müddet yaşamış olan merhum Mehmet Akif Ersoy’un da samimi arkadaşı olan Abdürreşit İbrahim i sorduk? O anlattı: “Burada kısa müddet kaldı yerleşecekti. O yıllarda büyük kıtlık oldu, aldığı inekler atlar hep öldü, açlıktan kırıldı. Bizim buralara gelmemizde onun çok rolü var, çünkü Bolşevikliğin Rusya’ya geleceğini keşfetmiş ve bu zorlu durumdan bizleri Türkiye’ye göndererek kurtarmış” dedi. Daha uzun çok şeyler anlatı, ayaklı bir kütüphane idi sanki amca ama benim köşem bitti. Diğer arkadaşlar da ayrıntılı yazacaklar Abdülhakim amca ile sohbetimizi…

Düğün evine tekrar yaptığımız kısa ziyaretten sonra Böğrüdelik köyündekilere veda edip ayrıldık. Saygılarımla…

Gönderen tatar on 2 Ağustos 2009 Pazar
categories: edit post

1 Responses to bir tatar düğünü

  1. Unknown Says:
  2. Teşekkürler paylaşımınız için. konya düğün salonu olarak blogunuzu takipteyiz.

     

Yorum Gönder